Günümüzde dünya çapında özellikle gençler arasında ve toplumların belirli kesimlerinde, giderek sınırı daha da aşan, ahlaki değerleri göz ardı eden bir anlayışın yaygınlaşması, insanların Darwinist telkinler sonucu din ahlakından uzaklaşmalarının bir sonucudur. Kendilerini başıboş bırakılmış gören ve kimseye hesap vermeyeceklerini zanneden insanlar, her geçen gün daha da dejenere bir yapı göstermektedirler. Nitekim dikkatli bir gözle incelendiğinde, Darwinist zihniyetin neden olduğu derin tahribatın izleri hemen fark edilebilir. İnsanların, yardımlaşma, fedakarlık, saygı ve sevgi bağları olmadan, birbirlerinden kopuk yaşamalarının, sözde ilerlemenin ve uygarlaşmanın bir sonucu olduğu toplumlara telkin edilmektedir. Daha fazla üretim ve gelişme için böyle bir sonuca katlanılması gerektiği yalanı sık sık tekrarlanmaktadır. Gerçekte ise bu, gelişmenin ve uygarlığın değil, insanların kendilerini "hayvan seviyesi"ne getirmelerinin bir sonucudur. Oysa insan, Allah'ın akıl, bilinç, vicdan ve ruh sahibi olarak yarattığı, tüm diğer canlılardan bu özellikleri ile tamamen ayrılan bir varlıktır. Ancak Darwinist-materyalist ahlakın büyüsü altındaki bazı insanlar bu özelliklerini unuturlar ve çoğu zaman hayvanlarda dahi görülmeyecek basitliklere, ahlaksızlıklara, vicdansızlıklara ve şuursuzluklara tenezzül ederler. Sonra da "Bizim soyumuz zaten hayvan, bunlar da onlardan kalan genetik miras" diyerek, kendi iradesizliklerine ve şuursuzluklarına sözde bilimsel bir zemin hazırlarlar. Burada şu gerçeği hatırlatmak gerekir: Bazı kimseler, insanların kendi koydukları kurallarla da ahlaki değerlerin korunabileceğini, toplumsal düzenin sağlanabileceğini düşünebilirler. Ancak bu tespit kısmen doğrudur. Elbette, toplum düzenini sağlayan kanunlar ve kurallar olması şarttır. Ve bu kurallar, ahlaki değerlerin muhafaza edilmesinde yardımcı olurlar. Ancak bu kurallara tam anlamıyla uyulması, düzenin herkesin razı ve rahat olacağı şekilde korunması ancak Allah'a ve ahiret gününe imanın getirdiği güzel ahlakla mümkündür. Bu nedenle geniş bir kültürel faaliyet yürütülerek insanların inançları güçlendirilmelidir. Bilimsel bulguların yaratılış gerçeğini gösterdiği son teknolojik imkanlar kullanılarak insanlara ulaştırılmalıdır. Allah’ın yaratılış sanatını gören insanlar elbette ki, kendilerini Cenab-ı Hakk’a karşı sorumlu hissedecekler ve O’nun kendileri için seçip beğendiği güzel ahlakı yaşayacaklardır. Böyle insanların oluşturduğu toplumlar da Allah’ın izniyle birlik ve beraberlik içinde, güçlü, modern, hoşgörülü olacaktır. Gerçek anlamda, bilimin ve sanatın gelişmesi, insana verilen değerin artması, eğitim ve sağlık hizmetlerinin son derece yaygınlaştırılması, kalitenin ve yaşam standartlarının artması yine böyle toplumlarda mümkün olabilecektir. Günümüzde dünya çapında özellikle gençler arasında ve toplumların belirli kesimlerinde, giderek sınırı daha da aşan, ahlaki değerleri göz ardı eden bir anlayışın yaygınlaşması, insanların Darwinist telkinler sonucu din ahlakından uzaklaşmalarının bir sonucudur. Kendilerini başıboş bırakılmış gören ve kimseye hesap vermeyeceklerini zanneden insanlar, her geçen gün daha da dejenere bir yapı göstermektedirler. Nitekim dikkatli bir gözle incelendiğinde, Darwinist zihniyetin neden olduğu derin tahribatın izleri hemen fark edilebilir. İnsanların, yardımlaşma, fedakarlık, saygı ve sevgi bağları olmadan, birbirlerinden kopuk yaşamalarının, sözde ilerlemenin ve uygarlaşmanın bir sonucu olduğu toplumlara telkin edilmektedir. Daha fazla üretim ve gelişme için böyle bir sonuca katlanılması gerektiği yalanı sık sık tekrarlanmaktadır. Gerçekte ise bu, gelişmenin ve uygarlığın değil, insanların kendilerini "hayvan seviyesi"ne getirmelerinin bir sonucudur. Oysa insan, Allah'ın akıl, bilinç, vicdan ve ruh sahibi olarak yarattığı, tüm diğer canlılardan bu özellikleri ile tamamen ayrılan bir varlıktır. Ancak Darwinist-materyalist ahlakın büyüsü altındaki bazı insanlar bu özelliklerini unuturlar ve çoğu zaman hayvanlarda dahi görülmeyecek basitliklere, ahlaksızlıklara, vicdansızlıklara ve şuursuzluklara tenezzül ederler. Sonra da "Bizim soyumuz zaten hayvan, bunlar da onlardan kalan genetik miras" diyerek, kendi iradesizliklerine ve şuursuzluklarına sözde bilimsel bir zemin hazırlarlar. Burada şu gerçeği hatırlatmak gerekir: Bazı kimseler, insanların kendi koydukları kurallarla da ahlaki değerlerin korunabileceğini, toplumsal düzenin sağlanabileceğini düşünebilirler. Ancak bu tespit kısmen doğrudur. Elbette, toplum düzenini sağlayan kanunlar ve kurallar olması şarttır. Ve bu kurallar, ahlaki değerlerin muhafaza edilmesinde yardımcı olurlar. Ancak bu kurallara tam anlamıyla uyulması, düzenin herkesin razı ve rahat olacağı şekilde korunması ancak Allah'a ve ahiret gününe imanın getirdiği güzel ahlakla mümkündür. Bu nedenle geniş bir kültürel faaliyet yürütülerek insanların inançları güçlendirilmelidir. Bilimsel bulguların yaratılış gerçeğini gösterdiği son teknolojik imkanlar kullanılarak insanlara ulaştırılmalıdır. Allah’ın yaratılış sanatını gören insanlar elbette ki, kendilerini Cenab-ı Hakk’a karşı sorumlu hissedecekler ve O’nun kendileri için seçip beğendiği güzel ahlakı yaşayacaklardır. Böyle insanların oluşturduğu toplumlar da Allah’ın izniyle birlik ve beraberlik içinde, güçlü, modern, hoşgörülü olacaktır. Gerçek anlamda, bilimin ve sanatın gelişmesi, insana verilen değerin artması, eğitim ve sağlık hizmetlerinin son derece yaygınlaştırılması, kalitenin ve yaşam standartlarının artması yine böyle toplumlarda mümkün olabilecektir.
Devamını okuyun...>>
8 Eylül 2009 Salı
Anti Darwinist Faaliyet Niçin Önemlidir?
Darwinizm hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan ya da konuyu detaylı olarak incelememiş olan kimseler, Darwinizm’in nasıl bir tehlike olduğunun farkına varamayabilir. Günümüzde insanlığa acı veren ve eziyet çektiren sosyal problemlerin ve ahlaki dejenerasyonun temelinde evrim teorisinin bulunduğunu göremeyebilirler.
Darwinist düşüncenin yaklaşık 1.5 asırdır insanlığa verdiği zararın farkında olmadıkları için de Darwinizm ile yapılan fikri mücadelenin ne kadar hayati olduğunu bir türlü anlamıyor olabilirler. Oysa Darwinist ideoloji, (Yüce Allah’ı tenzih ederiz) Allah’ın varlığını ve Yaratılış gerçeğini inkar eder. İnsanların Rabbimiz’e karşı sorumlu olduklarını unutturmaya çalışır. İnsanlara, sözde kör tesadüflerin eseri olan bir tür hayvan olduklarını telkin ederek, onları orman kanunlarına göre yaşamaya teşvik eder. Tüm bu nedenler dolayısıyla da Darwinizm’e karşı fikri mücadele yürütmek büyük önem taşımaktadır.
Kainattaki mükemmel dengenin ve canlılığın tesadüfen var olduğu yalanını ortaya atan Darwinizm, materyalizmin de bel kemiğidir. Bu sapkın inanış insanları ruh sahibi bir varlık değil, biraz daha gelişmiş bir hayvan türü olarak gösterir. Darwinist ideoloji insanların arasında sevgi, merhamet ve şefkate dayalı bir ilişki değil, acımasız, bencil ve kavgaya dayalı bir ilişkiyi temel alır. Dolayısıyla Darwinizm’in ideolojik yapısının hakim olduğu yerlerde kaçınılmaz olarak çatışma hakim olacaktır. Çünkü bu tehlikeli ideoloji, merhamet, sevgi, şefkat, saygı gibi hisleri sözde evrim sürecini gerileten ve ortadan kalkması gereken engeller olarak görür. Ancak bazı kesimler Darwinizm’in tüm bu tehlikeli etkilerine rağmen anti-Darwinist faaliyetleri önemsiz görme yanılgısına düşmektedirler.
Darwinizm’le Mücadeleyi Önemsiz Görme Yanılgısı
Bilimsel olarak çökertildiği halde ideolojik sebeplerle devam ettirilen ve tarihi bir sahtekarlık olan Darwinizm tehlikesini fark etmeyip, bunun zararsız olduğunu düşünmek, kabul edilemez. Başlangıcı Sümerlere dayanan bu mantık dışı ideoloji, canlılığın ortaya çıkışını materyalist izahlarla açıklamaya çalışan başarısız bir teoriden ibaret değildir. Asıl amacı, (Yüce Allah’ı tenzih ederiz) Yaratıcı’nın varlığını inkar etmek olan bu sapkın pagan dini, toplumları Allah inancından uzaklaştırmaya çalışarak, onlara amaçsız var oldukları telkinini vererek, özellikle 20. yüzyılda masum insanların kanlarının dökülmesine sebep olan bir tetikleyicidir. Darwinizm ideolojisinin bu kanlı etkisi, günümüzde de halen devam etmekte, dünya çapında devam eden terör ve şiddet eylemleri, bu sapkın teori ile beslenmektedir. Dolayısıyla, Darwinizm’le mücadele, toplumların huzurunun sağlanabilmesi ve Kuran ahlakının dünyaya hakim olabilmesi için hayati önem taşımaktadır.
Darwinizm Birçok Devlet Tarafından Resmi Olarak Desteklenmektedir
Halihazırda dünya devletlerinin çoğu Darwinizm’i resmi bir ideoloji olarak benimsemiştir ve çeşitli yollarla bu sapkın ideolojinin savunuculuğunu yapmaktadır. Darwinist eğitim, devletlerin resmi kurumları tarafından desteklenmekte, (Allah’ı tenzih ederiz) Allah inancına başkaldıran sahte bir eğitim verilmektedir. Dinsizliği körükleyen bu ideolojinin yanında ise, Allah inancını anlatmak resmi olarak yasaklanmaktadır. Darwinizm’i savunmayan profesörler aniden görevlerinden alınmakta ve neredeyse hiçbir kurumda görevlendirilmemektedirler. Tüm dünya, Darwinist diktatörlüğün hakimiyeti altındadır. Evrim teorisini savunmayan bir kişinin bilim adamı sıfatını alması neredeyse imkansızdır. Darwinist ir profesör asistanını kendisi gibi Darwinist materyalist kişilerden seçmekte, Darwinist olmayanı asla tercih etmemekte, hatta üniversiteden uzaklaştırmaya çalışmaktadır.
Bazı çevreler ise, anti-Darwinist faaliyetlerin önemini gerektiği gibi kavrayamamakta ve bu alanda yapılan çalışmalara yeterli ciddiyetle bakmamaktadır. Bu çevreler, yetersiz eğitimin bir sonucu olarak, güya Darwinizm’in zararsız bilimsel bir teori olduğu yanılgısına düşmektedirler. Ancak bu kişiler Allah inancının ve İslam’ın yaygın olduğu topraklarda komünist, materyalist, dinsiz bir sistemin oluşmasını imkansız görerek, Darwinist ideolojilerin yayılmasına izin vermenin tehlikesini gözardı etmişlerdir. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Tarihte bu yanılgıya düşen halkların uğradıkları hezimet, anti-Darwinist, anti-materyalist faaliyetlerin önemini bir kez daha vurgulamaktadır.
Peygamberler, Allah İnancına Karşı Geliştirilen Sahte Putları Yok Etmişlerdir
Tarihe baktığımızda da, peygamberlerin hiçbirinin toplumların putlarına göz yummadıklarını görürüz. Örneğin Hz. İbrahim (a.s.) kavminin putlara tapmasını engellemek için putları kırmıştır. Allah Kuran’da bu durumu şu şekilde haber verir:
“Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye. “Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı?” (Enbiya Suresi, 58-59)
“Dediler ki: “Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?” “Hayır” dedi. “Bu yapmıştır, bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa, siz onlara soruverin.” Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; “Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)“ dediler. Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler: “Andolsun, bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin.” Dedi ki: “O halde, Allah’ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?” “Yuh size ve Allah’tan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak mısınız?”” (Enbiya Suresi, 62-67)
Yukarıdaki ayetlerden anlaşıldığı gibi, Hz. İbrahim (a.s.) sadece putları kırmakla kalmamış, bunu yaparken, halka putların hiçbir gücü olamayacağını tam kavratacak, akılcı bir yol seçmiştir. Halkın vicdanını harekete geçirerek, belki de hiç düşünmedikleri bir yönden düşünmeye onları yöneltmiştir.
Aynı şekilde Hz. Musa (a.s.) da kavminden uzak olduğu dönemde yine eski sapkın inançlarının etkisine giren kavminin putlarını yok etmiştir. Hz. Musa (a.s.), kavminin putu olan buzağı heykelini yakmış, darmadağın etmiş, sonra da denize savurmuştur. Bu değerli peygamberimiz kavminin bir daha putlara tapınmaya dönmemesi için böyle sağlam bir tedbir almıştır. Allah, Kuran’da bu durumu şu şekilde haber verir:
(Musa) Dedi ki: “Ya senin amacın nedir ey Samiri?” Dedi ki: “Ben onların görmediklerini gördüm, böylece elçinin izinden bir avuç alıp atıverdim; böylelikle bana bunu nefsim hoşa giden (bir şey) gösterdi.” Dedi ki: “Haydi çekip git, artık senin hayatta (hakettiğin ceza: “Bana dokunulmasın”) deyip yerinmendir.” Ve şüphesiz senin için kendisinden asla kaçınamayacağın (azab dolu) bir buluşma zamanı vardır. Üstüne kapanıp bel bükerek önünde eğildiğin ilahına bir bak; biz onu mutlaka yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız. Sizin İlahınız yalnızca Allah’tır ki, O’nun dışında ilah yoktur. O, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır.” (Taha Suresi, 95-98)
Peygamberimiz (sav) de, kavmini putlara karşı uyarmış ve onların herhangi bir güçleri olmadığını anlatmıştır. Yüce Allah, Kuran’da bu durumu şu şekilde bildirir:
Gördünüz mü-haber verin; Lat ve Uzza’yı. Ve üçüncü (put) olan Menat’ı(n herhangi bir güçleri var mı)? (Necm Suresi, 19-20)
“Bu (putlar ise,) sizin ve atalarınızın (kendi istek ve öngörünüze göre) isimlendirdiğiniz (keyfi) isimlerden başkası değildir. Allah, onlarla ilgili ‘hiç bir delil’ indirmemiştir. Onlar, yalnızca zanna ve nefislerinin (alçak) heva (istek ve tutku) olarak arzu ettiklerine uyuyorlar. Oysa andolsun, onlara Rablerinden yol gösterici gelmiştir.” (Necm Suresi, 23)
Yukarıdaki ayetlerden de anlaşıldığı gibi, bir müminin yapması gereken, toplumun put edindiği şeyleri, tam anlamıyla ve geri dönüşü olmayacak şekilde yok etmektir. Şu anda dünya çapında dinsizlik tehlikesinin dayanağı olan put, Darwinist-materyalist ideolojidir. Bu kanlı ideolojiye karşı sessiz kalmak ve onu yok kabul etmek daima kötü sonuçlar getirmiştir. Unutmamak gerekir ki karanlığın içinde gözleri kapamakla karanlık ortadan kalkmaz. Karanlığın var olmadığını düşünerek de karanlık yok olmaz. Karanlığı ortadan kaldırmak için, ışık yakmak gerekir. Şu anda yakılması gereken ışık da, anti-Darwinist, anti-materyalist yönde yapılacak olan ilmi mücadeledir.
Sayın Adnan Oktar’ın 30 yıldır süren anti-materyalist, anti-Darwinist faaliyetleri vesilesiyle evrim teorisi artık bilimsel ve fikri olarak yerle bir edilmiştir. Başta Türkiye olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde insanlar büyük bir aldatmaca ile karşı karşıya olduklarını anlamışlardır. Dünya çapında Allah’a inananların oranı artmış ve İslam dini de bu vesile ile tüm dünyada hızlı bir yükselişe geçmiştir. Darwinizm adı verilen 150 senelik bu kabus insanlık üzerinden tamamen kalktığı anda ise dünyada Allah’a imanın getirdiği güzelliklerin hakim olacağı yeni bir çağ başlayacaktır. Bu çağ, insanların Hz. İsa (a.s.)’nın yeniden yeryüzüne gelişini ve Hz. Mehdi (a.s.)’nin zuhurunu, gördükleri dönemde gerçekleşecek olan Altın Çağ’dır. Dolayısıyla, Müslümanların bu tehlikeli ideolojiye karşı sessiz kalması kabul edilemez. Her Müslümanın yapması gereken, Darwinizm’in karanlık yüzünü anlatarak, insanları Kuran ahlakına davet etmektir.
Darwinizm Neden Tehlikelidir?
Darwinizm, Kuran ahlakına uygun olmayan tüm akımların ortak dayanak noktasıdır. Özellikle 20. yüzyılda Darwinist ideolojinin yaygınlaşması ile savaşlar, katliamlar, anarşi ve terör tüm dünyayı sarmıştır. Darwinist ritüellerle eğitilen toplumlara dinsizlik, ahlaksızlık, anarşi ve şiddet telkin edilmiş, yeterli eğitimi alamayan fertler adeta birer suç makinesi haline getirilmiştir. Bu telkinle yola çıkarak, diğer halkları sözde evrimsel süreçte kendinden aşağı gören insanlar, vahşi doğa kanunlarını ve acımasızlığı diğer insanları ezmek için kullanmışlardır.
Darwinizm, Komünizm ve Terör İç İçedir
Darwinizm, komünizm, materyalizm, şiddet ve terör birbirlerinden ayrılmaz bir bütündür. Darwinizm, insanları gayesiz birer hayvan olarak gördüğünden, bu anlayışı benimseyen insanları isyana, kavgaya, başıbozukluğa, sevgisizliğe, bencilliğe ve ahlaksızlığa yöneltir. İnsanı insan yapan değerlerden uzaklaştırılan, hayatın mücadeleden ibaret olduğu yönündeki Darwinist telkinlerle yetiştirilen insanlar için artık ailenin, din ahlakının, namus ve şerefin bir önemi kalmamakta, bu insanlar her türlü sapkın ideoloji ve akımın peşinden gidebilmektedirler. Nitekim Darwinizm’i temel alan akımlar, geçtiğimiz yüzyılda en büyük yıkımların, savaşların, terör eylemlerinin, kitle katliamlarının, soykırımların sebebi olmuştur.
Türk Devleti’nin bölünmez bütünlüğünü hedef alan en önemli tehdit olan bölücü terör, doğrudan komünist ideolojiye dayanmaktadır. Materyalizme ve Darwinizm’e dayanan bu sapkın ideoloji, ahlak, mukaddesat ve maneviyat gibi kavramları reddetmekte, insanların sadece maddi varlıklarını esas almakta, insanları bir çeşit hayvan olarak görmektedir. Nitekim tarihte kanlı komünist ve faşist diktatörler, tüm ideoloji ve eylemlerini Darwinizm’e dayandırmışlardır.
Karl Marks, Darwinizm ile komünizm bağlantısını şu şekilde açıklamıştır:
“Darwin’in yapıtı büyük bir yapıttır. Tarihteki sınıf mücadelesinin doğa bilimleri açısından temelini oluşturuyor.” (Marks Engels Mektuplar, cilt 2, s.126)
Lenin ise şöyle demektedir:
“Marks’ın teorisinin tümü, evrim teorisinin, en tutarlı, en tam, en düşünülmüş ve özlü biçimiyle çağdaş kapitalizme uygulanmasıdır.” (Robert M. Young, Darwinian Evolution and Human History)
Terör, temeli Darwinizm’e dayanan bölücü ideolojilerin hedefe ulaşmak için kullandığı etkin bir yöntemdir. Komünist liderler terörü vazgeçilmez bir silah olarak taraftarlarına tavsiye etmişlerdir. Bölücü terör örgütünün bütün yöntemleri komünist ideolog ve liderlerin tavsiyeleri doğrultusundadır. Darwinizm ile beslenen aynı terör, ülkemizin başındaki en büyük belalardandır. Bebek katili Abdullah Öcalan ise,
Darwin’in sapkın öğretilerine hayranlığı ile bilinmektedir:
“PKK, Marksizm-Leninizm geleneğine uygun bir gelişme yaşamıştır. Bundan sonrası açık ki etle tırnak gibi birbirinden ayrılmayan bu miras üzerine gerçekleşecektir.”
Darwinist İdeolojinin Etkisinde Kalan Ülkeler, Tarihin En Karanlık ve Kanlı Dönemini Yaşamışlardır
Bu tarihi sahtekarlığın ideolojik olarak halkın arasında kabul edilmeye başlanması ile Ürdün, Irak, Libya, Suriye ve Yemen gibi ülkelerde teşkilatlanan Baas Partisi, bu ülkelerde komünist bir siyasi yapının oluşmasına neden olmuştu. Söz konusu ülkelerde, akademik, siyasi, askeri ve bürokratik kadrolar, koyu Stalinist parti kadrolarından yetiştirilmişti. Baas Partisi en küçük organından en yüksek organına kadar Leninist bir yapılanmaya sahipti. Saddam Hüseyin, Baas Partisi’nin önde gelen bir militanıydı. Bu partinin üyesi olarak Darwinizm ve materyalizm temelli askeri eğitim almıştı. Ardından parti içi bir devrimle Irak’ta yönetimi ele geçirmişti. Bunun ardından Irak’ta yaşanan katliamlar, Irak’ın işgal edilmesinin ardından da günümüze kadar devam etmiştir. Yaşanan bu kanlı tarihin başlangıcına baktığımızda, temel nedenin Darwinist-materyalist-komünist propaganda olduğu, bu sapkın ideolojilerin sakıncasız görülmesi ve dolayısıyla etkili bir anti-Darwinist propagandanın yürütülmemesi olduğunu görürüz. Bu tehlikeli ideoloji, toplumlar arasında sinsi şekilde kök salmış ve zaman içinde eğitim sistemine de işlenerek Irak topraklarını kana bulamıştır.
Baas Partisi’nin komünist liderlerinden bir diğeri de Suriye’de birçok Müslümanın kanını döken Hafız Esad’dır. Hafız Esad da Sovyetler Birliği’nde Darwinist-materyalist eğitim almış ve yönetime gelmesinin hemen ardından ülkede iç çatışmaların baş göstermesine neden olmuştur. Ayrıca 1982 yılında bazı şaibeli suikastler bahane edilerek Suriye Gizli Servisi ülkedeki Müslümanlar üzerinde operasyonlara başlamıştır. Hafız Esad’ın emri ile başlayan bu operasyonlarda 150.000-200.000 arası sivilin katledildiği hesaplanmaktadır. Hafız Esad rejimi sırasında bölücübaşı Abdullah Öcalan ve PKK da bu ülkeden lojistik destek almışlardır. Ancak Suriye, Hafız Esad’ın ölümünün ardından, oğlu Beşar Esad’ın yönetime gelmesiyle birlikte büyük bir değişim içerisine girmiştir. Daha ılımlı, daha demokrat, daha modern bir ortamın oluştuğu Suriye, Türkiye ile de daha yakın ve iyi ilişkiler kurmuş, Türk İslam Birliği’ni isteyen, bölgedeki tüm ülkelerle dostane ilişkiler içinde olmayı hedefleyen bir siyaset izlemeye başlamıştır.
Darwinist ideolojinin etkisi altındaki yöneticilerin ülkelerine getirdikleri hep aynıdır: Anarşi, karmaşa ve katliam. Buna bir başka örnek Mısır’dır. Cemal Abdul Nasır, Mısır’da 1952 yılında ihtilal yapmış, Kral Faruk’u devirmiş ve 20 yıl ülkeyi yönetmiştir. Ülkede Nasırizm adında Darwinist-Stalinist bir milliyetçilik ideolojisi geliştirmiştir. Döneminde Müslüman halk üzerinde ciddi baskı kurmuş, binlerce Müslüman alim idam edilmiş ve işkence görmüştür.
Darwinizm Etkisi Altında Başlatılan Sömürgecilik Faaliyetleri
Darwinist-materyalist ideolojinin medeniyetle bağdaştırılmaya çalışılması ise tam bir aldatmacadır. Bu aldatmaca doğrultusunda başlatılan sömürgecilik faaliyetleri ile Batılı ülkeler, sömürgeleştirdikleri birçok ülkenin halklarına adeta hayvan muamelesi yaparak buralara felaketler getirmişlerdir. Sömürgeciler kendilerini sömürgeleştirdikleri toplumlardan sözde üstün görürler. Bu aşağı görülen toplumların ise, yaşama haklarının olmadığı görüşündedirler. Bu bakış açısıyla sömürgeleştirilen onlarca devlet, uzun yıllar baskı ve zulüm görmüş, iç çatışmalarla zayıflamıştır. Bu sapkın bakış açısının etkileri, söz konusu ülkelerde hala devam etmekte, iç çatışmalar yine Darwinizm taraftarları tarafından teşvik edilmektedir.
Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi, Darwinist-materyalist ideolojinin tehlikeli yönü çok net bir şekilde ön plana çıkartılıp, halkın bilgilendirilmesi hayati önem taşımaktadır. Evrim sahtekarlığının bilimsel bir teoriymiş gibi eğitime dahil edilmesi, son derece tehlikeli bir fitnedir. Darwinist ideolojinin etkisiyle, geçtiğimiz 150 yılda Allah inancından uzak, amaçsız ve sorumsuz yaşadığını zanneden toplumlar yetişmiştir. Darwinizm, geçtiğimiz 150 yılın en büyük pagan inancı olarak Allah inancının yayılmasının önünde engel oluşturmuştur. Dolayısıyla, bu sapkın pagan dininin faaliyetlerine göz yumulması, samimi bir dindar tarafından asla kabul edilemez. Yapılması gereken, Darwinizm ritüellerinin sapkınlığını tam olarak açıklamak ve batıl Darwinizm ideolojisini açıkça yerle bir etmektir.
Darwinizm’i çürüten bilimsel gerçeklerden bahsetmeksizin, kanlı terörün kaynağı olan sapkın Darwinizm dinini savunmak, Türk düşmanı Darwin’i övüp yad etmek, Türk milletini hem oyalamak hem de aldatmaktır. İnsanlarımız artık Darwinizm’in bir aldatmaca olduğunu, bilimsel olarak çürütülmüş olduğunu bilmektedirler. Kesin bilimsel gerçekler karşısında onları bir aldatmacaya inanmaya zorlamak sonuç vermeyecektir. Dolayısıyla yapılması gereken tüm bilimsel gerçekler ışığında sapkın bir din olan Darwinizm’in çürümüş olduğunu kabul etmektir.
Darwınizm’i Diriltme Telaşı Devam Ediyor
Türk Milleti‘nin % 95’i Darwinizm’e inanmıyor ve Darwinizm’e karşı. Buna karşın, Türk Milleti‘nin bütününden toplanan vergilerden elde edilen parayla, % 95’inin inanmadığı bir teori Milletimiz’e TÜBİTAK’a bağlı Bilim ve Teknik dergisi kanalıyla gerçekmiş gibi anlatılıyor.
Bilim ve Teknik dergisi Haziran ayında, “Bugünün sorunlarını anlamak için 150 yıllık kılavuz: Evrim Teorisi” başlığıyla yayınlandı. Evrim Teorisi ve Darwinizm’in tek kılavuzluğu, 150 yıl boyunca insanlığa yalnızca büyük belalar getirmesi olmuştur.
Komünizm, Faşizm, Satanizm ve Terör…
Tüm bu sapık ideolojilere Darwinizm kılavuzluk etmiş ve ideolojik kökenini oluşturmuştur. Tüm dünyanın belası olan komünizmin, faşizmin ve PKK terörünün temeli olan Darwinizm’i, Milletimiz’in parasıyla basılan bir yayın yoluyla savunmak son derece tehlikelidir.
Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz Mart ayında TÜBİTAK’ın yayın organı olan Bilim ve Teknik dergisinin kapağındaki Darwin resminin değiştirilmesi kamuoyunda büyük gündem oluşturmuştu. Bu değişiklik üzerine Türk basınının malum bazı kesimlerinde büyük bir panik yaşanmış ve sonrasında bu kesimler konuyu gerek köşe yazılarında gerekse televizyon programlarında dile getirerek bunun bir sansür uygulaması olduğu iddiasıyla yaşadıkları ideolojik kaygıları açıkça sergilemişlerdir. Dergilerde kapak, gazetelerde de manşet değişimlerinin son ana kadar birçok kez yaşanabildiğini çok iyi bilen bu çevreler, toplum içerisinde yanlış bir kanaat oluşturabilmek için koro halinde “Evrime inanmayan çağdaş değildir” yalanına dayalı bir kampanya başlatmışlardır.
Bu dayatma kampanyası neticesinde TÜBİTAK Bilim Kurulu üyeleri “ileriki sayılarda özel bir Darwin sayısı yapılacaktır” şeklinde açıklama yapmak zorunda kalmışlardır. Nitekim Haziran ayında Bilim ve Teknik dergisi Darwin ve evrim teorisini kapak konusu yapmış, böylelikle Darwinistlerin kendi ideolojilerini dayatma yoluyla nasıl yaşatmaya çalıştıkları bir kez daha açıkça görülmüştür.
Sayın Adnan Oktar uzun yıllardır gerek kitaplarında gerekse röportajlarında dünyanın Darwinist-materyalist bir fikir diktatörlüğünün hakimiyeti altında olduğunu önemle vurgulamaktadır. Dünya ülkelerinin %95’inin resmi himayesi altında bulunan Darwinizm, ülkemizde de az sayıdaki materyalist-Darwinistler tarafından bir dayatma şeklinde milletimize sunulmaktadır. Halkımızın %95’inin Darwinizm’e inanmadığı ve karşı olduğu bilindiği halde, Türk Milletinin bütününden toplanan vergilerden elde edilen parayla faaliyet gösteren TÜBİTAK’a bağlı Bilim ve Teknik dergisi kanalıyla evrim teorisinin sanki doğru ve gerçekmiş gibi anlatılması, bu durumun en önemli ve güncel örneklerinden biridir.
Emperyalistler, Faşistler, Komünistler, Kapitalistler, Masonlar Panik Halde Darwinizm’i Kurtarma, Darwin’in Ölüsünü Diriltme Telaşına Girdiler
Bilim ve Teknik dergisi, Haziran sayısının kapağında “Bugünün sorunlarını anlamak için 150 yıllık kılavuz: Evrim Teorisi” başlığını kullanmıştır. Darwinizm’in 150 yıldır insanlığa yaşattığı acılar düşünüldüğünde bu başlığın ifade etmesi gereken gerçekler de ortaya çıkmaktadır. Darwinizm, tüm dünyaya komünizmi, faşizmi ve savaşları, ülkemize ise terör belasını getirmiştir. 150 yıl boyunca gelişen her türlü sorunun kılavuzu Darwinizm olmuştur.
Ancak bugün gelinen noktada, 30 yıldır dünya çapında devam eden etkili fikri mücadele sonucunda Darwinizm artık ölmüştür ve hiçbir girişimin bu ölüyü diriltmesi mümkün değildir. Darwinist çevrelerde “Darwinizm’in ölmüş olduğunu” fark etmiş olmanın zavallı paniği net bir şekilde gözlemlenebilmektedir. Bu tip yayınlar ve haberlerin hazırlanması da bu paniğin bir göstergesidir.
Devamını okuyun...>>
Darwinist düşüncenin yaklaşık 1.5 asırdır insanlığa verdiği zararın farkında olmadıkları için de Darwinizm ile yapılan fikri mücadelenin ne kadar hayati olduğunu bir türlü anlamıyor olabilirler. Oysa Darwinist ideoloji, (Yüce Allah’ı tenzih ederiz) Allah’ın varlığını ve Yaratılış gerçeğini inkar eder. İnsanların Rabbimiz’e karşı sorumlu olduklarını unutturmaya çalışır. İnsanlara, sözde kör tesadüflerin eseri olan bir tür hayvan olduklarını telkin ederek, onları orman kanunlarına göre yaşamaya teşvik eder. Tüm bu nedenler dolayısıyla da Darwinizm’e karşı fikri mücadele yürütmek büyük önem taşımaktadır.
Kainattaki mükemmel dengenin ve canlılığın tesadüfen var olduğu yalanını ortaya atan Darwinizm, materyalizmin de bel kemiğidir. Bu sapkın inanış insanları ruh sahibi bir varlık değil, biraz daha gelişmiş bir hayvan türü olarak gösterir. Darwinist ideoloji insanların arasında sevgi, merhamet ve şefkate dayalı bir ilişki değil, acımasız, bencil ve kavgaya dayalı bir ilişkiyi temel alır. Dolayısıyla Darwinizm’in ideolojik yapısının hakim olduğu yerlerde kaçınılmaz olarak çatışma hakim olacaktır. Çünkü bu tehlikeli ideoloji, merhamet, sevgi, şefkat, saygı gibi hisleri sözde evrim sürecini gerileten ve ortadan kalkması gereken engeller olarak görür. Ancak bazı kesimler Darwinizm’in tüm bu tehlikeli etkilerine rağmen anti-Darwinist faaliyetleri önemsiz görme yanılgısına düşmektedirler.
Darwinizm’le Mücadeleyi Önemsiz Görme Yanılgısı
Bilimsel olarak çökertildiği halde ideolojik sebeplerle devam ettirilen ve tarihi bir sahtekarlık olan Darwinizm tehlikesini fark etmeyip, bunun zararsız olduğunu düşünmek, kabul edilemez. Başlangıcı Sümerlere dayanan bu mantık dışı ideoloji, canlılığın ortaya çıkışını materyalist izahlarla açıklamaya çalışan başarısız bir teoriden ibaret değildir. Asıl amacı, (Yüce Allah’ı tenzih ederiz) Yaratıcı’nın varlığını inkar etmek olan bu sapkın pagan dini, toplumları Allah inancından uzaklaştırmaya çalışarak, onlara amaçsız var oldukları telkinini vererek, özellikle 20. yüzyılda masum insanların kanlarının dökülmesine sebep olan bir tetikleyicidir. Darwinizm ideolojisinin bu kanlı etkisi, günümüzde de halen devam etmekte, dünya çapında devam eden terör ve şiddet eylemleri, bu sapkın teori ile beslenmektedir. Dolayısıyla, Darwinizm’le mücadele, toplumların huzurunun sağlanabilmesi ve Kuran ahlakının dünyaya hakim olabilmesi için hayati önem taşımaktadır.
Darwinizm Birçok Devlet Tarafından Resmi Olarak Desteklenmektedir
Halihazırda dünya devletlerinin çoğu Darwinizm’i resmi bir ideoloji olarak benimsemiştir ve çeşitli yollarla bu sapkın ideolojinin savunuculuğunu yapmaktadır. Darwinist eğitim, devletlerin resmi kurumları tarafından desteklenmekte, (Allah’ı tenzih ederiz) Allah inancına başkaldıran sahte bir eğitim verilmektedir. Dinsizliği körükleyen bu ideolojinin yanında ise, Allah inancını anlatmak resmi olarak yasaklanmaktadır. Darwinizm’i savunmayan profesörler aniden görevlerinden alınmakta ve neredeyse hiçbir kurumda görevlendirilmemektedirler. Tüm dünya, Darwinist diktatörlüğün hakimiyeti altındadır. Evrim teorisini savunmayan bir kişinin bilim adamı sıfatını alması neredeyse imkansızdır. Darwinist ir profesör asistanını kendisi gibi Darwinist materyalist kişilerden seçmekte, Darwinist olmayanı asla tercih etmemekte, hatta üniversiteden uzaklaştırmaya çalışmaktadır.
Bazı çevreler ise, anti-Darwinist faaliyetlerin önemini gerektiği gibi kavrayamamakta ve bu alanda yapılan çalışmalara yeterli ciddiyetle bakmamaktadır. Bu çevreler, yetersiz eğitimin bir sonucu olarak, güya Darwinizm’in zararsız bilimsel bir teori olduğu yanılgısına düşmektedirler. Ancak bu kişiler Allah inancının ve İslam’ın yaygın olduğu topraklarda komünist, materyalist, dinsiz bir sistemin oluşmasını imkansız görerek, Darwinist ideolojilerin yayılmasına izin vermenin tehlikesini gözardı etmişlerdir. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Tarihte bu yanılgıya düşen halkların uğradıkları hezimet, anti-Darwinist, anti-materyalist faaliyetlerin önemini bir kez daha vurgulamaktadır.
Peygamberler, Allah İnancına Karşı Geliştirilen Sahte Putları Yok Etmişlerdir
Tarihe baktığımızda da, peygamberlerin hiçbirinin toplumların putlarına göz yummadıklarını görürüz. Örneğin Hz. İbrahim (a.s.) kavminin putlara tapmasını engellemek için putları kırmıştır. Allah Kuran’da bu durumu şu şekilde haber verir:
“Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye. “Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı?” (Enbiya Suresi, 58-59)
“Dediler ki: “Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?” “Hayır” dedi. “Bu yapmıştır, bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa, siz onlara soruverin.” Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; “Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)“ dediler. Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler: “Andolsun, bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin.” Dedi ki: “O halde, Allah’ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?” “Yuh size ve Allah’tan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak mısınız?”” (Enbiya Suresi, 62-67)
Yukarıdaki ayetlerden anlaşıldığı gibi, Hz. İbrahim (a.s.) sadece putları kırmakla kalmamış, bunu yaparken, halka putların hiçbir gücü olamayacağını tam kavratacak, akılcı bir yol seçmiştir. Halkın vicdanını harekete geçirerek, belki de hiç düşünmedikleri bir yönden düşünmeye onları yöneltmiştir.
Aynı şekilde Hz. Musa (a.s.) da kavminden uzak olduğu dönemde yine eski sapkın inançlarının etkisine giren kavminin putlarını yok etmiştir. Hz. Musa (a.s.), kavminin putu olan buzağı heykelini yakmış, darmadağın etmiş, sonra da denize savurmuştur. Bu değerli peygamberimiz kavminin bir daha putlara tapınmaya dönmemesi için böyle sağlam bir tedbir almıştır. Allah, Kuran’da bu durumu şu şekilde haber verir:
(Musa) Dedi ki: “Ya senin amacın nedir ey Samiri?” Dedi ki: “Ben onların görmediklerini gördüm, böylece elçinin izinden bir avuç alıp atıverdim; böylelikle bana bunu nefsim hoşa giden (bir şey) gösterdi.” Dedi ki: “Haydi çekip git, artık senin hayatta (hakettiğin ceza: “Bana dokunulmasın”) deyip yerinmendir.” Ve şüphesiz senin için kendisinden asla kaçınamayacağın (azab dolu) bir buluşma zamanı vardır. Üstüne kapanıp bel bükerek önünde eğildiğin ilahına bir bak; biz onu mutlaka yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız. Sizin İlahınız yalnızca Allah’tır ki, O’nun dışında ilah yoktur. O, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır.” (Taha Suresi, 95-98)
Peygamberimiz (sav) de, kavmini putlara karşı uyarmış ve onların herhangi bir güçleri olmadığını anlatmıştır. Yüce Allah, Kuran’da bu durumu şu şekilde bildirir:
Gördünüz mü-haber verin; Lat ve Uzza’yı. Ve üçüncü (put) olan Menat’ı(n herhangi bir güçleri var mı)? (Necm Suresi, 19-20)
“Bu (putlar ise,) sizin ve atalarınızın (kendi istek ve öngörünüze göre) isimlendirdiğiniz (keyfi) isimlerden başkası değildir. Allah, onlarla ilgili ‘hiç bir delil’ indirmemiştir. Onlar, yalnızca zanna ve nefislerinin (alçak) heva (istek ve tutku) olarak arzu ettiklerine uyuyorlar. Oysa andolsun, onlara Rablerinden yol gösterici gelmiştir.” (Necm Suresi, 23)
Yukarıdaki ayetlerden de anlaşıldığı gibi, bir müminin yapması gereken, toplumun put edindiği şeyleri, tam anlamıyla ve geri dönüşü olmayacak şekilde yok etmektir. Şu anda dünya çapında dinsizlik tehlikesinin dayanağı olan put, Darwinist-materyalist ideolojidir. Bu kanlı ideolojiye karşı sessiz kalmak ve onu yok kabul etmek daima kötü sonuçlar getirmiştir. Unutmamak gerekir ki karanlığın içinde gözleri kapamakla karanlık ortadan kalkmaz. Karanlığın var olmadığını düşünerek de karanlık yok olmaz. Karanlığı ortadan kaldırmak için, ışık yakmak gerekir. Şu anda yakılması gereken ışık da, anti-Darwinist, anti-materyalist yönde yapılacak olan ilmi mücadeledir.
Sayın Adnan Oktar’ın 30 yıldır süren anti-materyalist, anti-Darwinist faaliyetleri vesilesiyle evrim teorisi artık bilimsel ve fikri olarak yerle bir edilmiştir. Başta Türkiye olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde insanlar büyük bir aldatmaca ile karşı karşıya olduklarını anlamışlardır. Dünya çapında Allah’a inananların oranı artmış ve İslam dini de bu vesile ile tüm dünyada hızlı bir yükselişe geçmiştir. Darwinizm adı verilen 150 senelik bu kabus insanlık üzerinden tamamen kalktığı anda ise dünyada Allah’a imanın getirdiği güzelliklerin hakim olacağı yeni bir çağ başlayacaktır. Bu çağ, insanların Hz. İsa (a.s.)’nın yeniden yeryüzüne gelişini ve Hz. Mehdi (a.s.)’nin zuhurunu, gördükleri dönemde gerçekleşecek olan Altın Çağ’dır. Dolayısıyla, Müslümanların bu tehlikeli ideolojiye karşı sessiz kalması kabul edilemez. Her Müslümanın yapması gereken, Darwinizm’in karanlık yüzünü anlatarak, insanları Kuran ahlakına davet etmektir.
Darwinizm Neden Tehlikelidir?
Darwinizm, Kuran ahlakına uygun olmayan tüm akımların ortak dayanak noktasıdır. Özellikle 20. yüzyılda Darwinist ideolojinin yaygınlaşması ile savaşlar, katliamlar, anarşi ve terör tüm dünyayı sarmıştır. Darwinist ritüellerle eğitilen toplumlara dinsizlik, ahlaksızlık, anarşi ve şiddet telkin edilmiş, yeterli eğitimi alamayan fertler adeta birer suç makinesi haline getirilmiştir. Bu telkinle yola çıkarak, diğer halkları sözde evrimsel süreçte kendinden aşağı gören insanlar, vahşi doğa kanunlarını ve acımasızlığı diğer insanları ezmek için kullanmışlardır.
Darwinizm, Komünizm ve Terör İç İçedir
Darwinizm, komünizm, materyalizm, şiddet ve terör birbirlerinden ayrılmaz bir bütündür. Darwinizm, insanları gayesiz birer hayvan olarak gördüğünden, bu anlayışı benimseyen insanları isyana, kavgaya, başıbozukluğa, sevgisizliğe, bencilliğe ve ahlaksızlığa yöneltir. İnsanı insan yapan değerlerden uzaklaştırılan, hayatın mücadeleden ibaret olduğu yönündeki Darwinist telkinlerle yetiştirilen insanlar için artık ailenin, din ahlakının, namus ve şerefin bir önemi kalmamakta, bu insanlar her türlü sapkın ideoloji ve akımın peşinden gidebilmektedirler. Nitekim Darwinizm’i temel alan akımlar, geçtiğimiz yüzyılda en büyük yıkımların, savaşların, terör eylemlerinin, kitle katliamlarının, soykırımların sebebi olmuştur.
Türk Devleti’nin bölünmez bütünlüğünü hedef alan en önemli tehdit olan bölücü terör, doğrudan komünist ideolojiye dayanmaktadır. Materyalizme ve Darwinizm’e dayanan bu sapkın ideoloji, ahlak, mukaddesat ve maneviyat gibi kavramları reddetmekte, insanların sadece maddi varlıklarını esas almakta, insanları bir çeşit hayvan olarak görmektedir. Nitekim tarihte kanlı komünist ve faşist diktatörler, tüm ideoloji ve eylemlerini Darwinizm’e dayandırmışlardır.
Karl Marks, Darwinizm ile komünizm bağlantısını şu şekilde açıklamıştır:
“Darwin’in yapıtı büyük bir yapıttır. Tarihteki sınıf mücadelesinin doğa bilimleri açısından temelini oluşturuyor.” (Marks Engels Mektuplar, cilt 2, s.126)
Lenin ise şöyle demektedir:
“Marks’ın teorisinin tümü, evrim teorisinin, en tutarlı, en tam, en düşünülmüş ve özlü biçimiyle çağdaş kapitalizme uygulanmasıdır.” (Robert M. Young, Darwinian Evolution and Human History)
Terör, temeli Darwinizm’e dayanan bölücü ideolojilerin hedefe ulaşmak için kullandığı etkin bir yöntemdir. Komünist liderler terörü vazgeçilmez bir silah olarak taraftarlarına tavsiye etmişlerdir. Bölücü terör örgütünün bütün yöntemleri komünist ideolog ve liderlerin tavsiyeleri doğrultusundadır. Darwinizm ile beslenen aynı terör, ülkemizin başındaki en büyük belalardandır. Bebek katili Abdullah Öcalan ise,
Darwin’in sapkın öğretilerine hayranlığı ile bilinmektedir:
“PKK, Marksizm-Leninizm geleneğine uygun bir gelişme yaşamıştır. Bundan sonrası açık ki etle tırnak gibi birbirinden ayrılmayan bu miras üzerine gerçekleşecektir.”
Darwinist İdeolojinin Etkisinde Kalan Ülkeler, Tarihin En Karanlık ve Kanlı Dönemini Yaşamışlardır
Bu tarihi sahtekarlığın ideolojik olarak halkın arasında kabul edilmeye başlanması ile Ürdün, Irak, Libya, Suriye ve Yemen gibi ülkelerde teşkilatlanan Baas Partisi, bu ülkelerde komünist bir siyasi yapının oluşmasına neden olmuştu. Söz konusu ülkelerde, akademik, siyasi, askeri ve bürokratik kadrolar, koyu Stalinist parti kadrolarından yetiştirilmişti. Baas Partisi en küçük organından en yüksek organına kadar Leninist bir yapılanmaya sahipti. Saddam Hüseyin, Baas Partisi’nin önde gelen bir militanıydı. Bu partinin üyesi olarak Darwinizm ve materyalizm temelli askeri eğitim almıştı. Ardından parti içi bir devrimle Irak’ta yönetimi ele geçirmişti. Bunun ardından Irak’ta yaşanan katliamlar, Irak’ın işgal edilmesinin ardından da günümüze kadar devam etmiştir. Yaşanan bu kanlı tarihin başlangıcına baktığımızda, temel nedenin Darwinist-materyalist-komünist propaganda olduğu, bu sapkın ideolojilerin sakıncasız görülmesi ve dolayısıyla etkili bir anti-Darwinist propagandanın yürütülmemesi olduğunu görürüz. Bu tehlikeli ideoloji, toplumlar arasında sinsi şekilde kök salmış ve zaman içinde eğitim sistemine de işlenerek Irak topraklarını kana bulamıştır.
Baas Partisi’nin komünist liderlerinden bir diğeri de Suriye’de birçok Müslümanın kanını döken Hafız Esad’dır. Hafız Esad da Sovyetler Birliği’nde Darwinist-materyalist eğitim almış ve yönetime gelmesinin hemen ardından ülkede iç çatışmaların baş göstermesine neden olmuştur. Ayrıca 1982 yılında bazı şaibeli suikastler bahane edilerek Suriye Gizli Servisi ülkedeki Müslümanlar üzerinde operasyonlara başlamıştır. Hafız Esad’ın emri ile başlayan bu operasyonlarda 150.000-200.000 arası sivilin katledildiği hesaplanmaktadır. Hafız Esad rejimi sırasında bölücübaşı Abdullah Öcalan ve PKK da bu ülkeden lojistik destek almışlardır. Ancak Suriye, Hafız Esad’ın ölümünün ardından, oğlu Beşar Esad’ın yönetime gelmesiyle birlikte büyük bir değişim içerisine girmiştir. Daha ılımlı, daha demokrat, daha modern bir ortamın oluştuğu Suriye, Türkiye ile de daha yakın ve iyi ilişkiler kurmuş, Türk İslam Birliği’ni isteyen, bölgedeki tüm ülkelerle dostane ilişkiler içinde olmayı hedefleyen bir siyaset izlemeye başlamıştır.
Darwinist ideolojinin etkisi altındaki yöneticilerin ülkelerine getirdikleri hep aynıdır: Anarşi, karmaşa ve katliam. Buna bir başka örnek Mısır’dır. Cemal Abdul Nasır, Mısır’da 1952 yılında ihtilal yapmış, Kral Faruk’u devirmiş ve 20 yıl ülkeyi yönetmiştir. Ülkede Nasırizm adında Darwinist-Stalinist bir milliyetçilik ideolojisi geliştirmiştir. Döneminde Müslüman halk üzerinde ciddi baskı kurmuş, binlerce Müslüman alim idam edilmiş ve işkence görmüştür.
Darwinizm Etkisi Altında Başlatılan Sömürgecilik Faaliyetleri
Darwinist-materyalist ideolojinin medeniyetle bağdaştırılmaya çalışılması ise tam bir aldatmacadır. Bu aldatmaca doğrultusunda başlatılan sömürgecilik faaliyetleri ile Batılı ülkeler, sömürgeleştirdikleri birçok ülkenin halklarına adeta hayvan muamelesi yaparak buralara felaketler getirmişlerdir. Sömürgeciler kendilerini sömürgeleştirdikleri toplumlardan sözde üstün görürler. Bu aşağı görülen toplumların ise, yaşama haklarının olmadığı görüşündedirler. Bu bakış açısıyla sömürgeleştirilen onlarca devlet, uzun yıllar baskı ve zulüm görmüş, iç çatışmalarla zayıflamıştır. Bu sapkın bakış açısının etkileri, söz konusu ülkelerde hala devam etmekte, iç çatışmalar yine Darwinizm taraftarları tarafından teşvik edilmektedir.
Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi, Darwinist-materyalist ideolojinin tehlikeli yönü çok net bir şekilde ön plana çıkartılıp, halkın bilgilendirilmesi hayati önem taşımaktadır. Evrim sahtekarlığının bilimsel bir teoriymiş gibi eğitime dahil edilmesi, son derece tehlikeli bir fitnedir. Darwinist ideolojinin etkisiyle, geçtiğimiz 150 yılda Allah inancından uzak, amaçsız ve sorumsuz yaşadığını zanneden toplumlar yetişmiştir. Darwinizm, geçtiğimiz 150 yılın en büyük pagan inancı olarak Allah inancının yayılmasının önünde engel oluşturmuştur. Dolayısıyla, bu sapkın pagan dininin faaliyetlerine göz yumulması, samimi bir dindar tarafından asla kabul edilemez. Yapılması gereken, Darwinizm ritüellerinin sapkınlığını tam olarak açıklamak ve batıl Darwinizm ideolojisini açıkça yerle bir etmektir.
Darwinizm’i çürüten bilimsel gerçeklerden bahsetmeksizin, kanlı terörün kaynağı olan sapkın Darwinizm dinini savunmak, Türk düşmanı Darwin’i övüp yad etmek, Türk milletini hem oyalamak hem de aldatmaktır. İnsanlarımız artık Darwinizm’in bir aldatmaca olduğunu, bilimsel olarak çürütülmüş olduğunu bilmektedirler. Kesin bilimsel gerçekler karşısında onları bir aldatmacaya inanmaya zorlamak sonuç vermeyecektir. Dolayısıyla yapılması gereken tüm bilimsel gerçekler ışığında sapkın bir din olan Darwinizm’in çürümüş olduğunu kabul etmektir.
Darwınizm’i Diriltme Telaşı Devam Ediyor
Türk Milleti‘nin % 95’i Darwinizm’e inanmıyor ve Darwinizm’e karşı. Buna karşın, Türk Milleti‘nin bütününden toplanan vergilerden elde edilen parayla, % 95’inin inanmadığı bir teori Milletimiz’e TÜBİTAK’a bağlı Bilim ve Teknik dergisi kanalıyla gerçekmiş gibi anlatılıyor.
Bilim ve Teknik dergisi Haziran ayında, “Bugünün sorunlarını anlamak için 150 yıllık kılavuz: Evrim Teorisi” başlığıyla yayınlandı. Evrim Teorisi ve Darwinizm’in tek kılavuzluğu, 150 yıl boyunca insanlığa yalnızca büyük belalar getirmesi olmuştur.
Komünizm, Faşizm, Satanizm ve Terör…
Tüm bu sapık ideolojilere Darwinizm kılavuzluk etmiş ve ideolojik kökenini oluşturmuştur. Tüm dünyanın belası olan komünizmin, faşizmin ve PKK terörünün temeli olan Darwinizm’i, Milletimiz’in parasıyla basılan bir yayın yoluyla savunmak son derece tehlikelidir.
Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz Mart ayında TÜBİTAK’ın yayın organı olan Bilim ve Teknik dergisinin kapağındaki Darwin resminin değiştirilmesi kamuoyunda büyük gündem oluşturmuştu. Bu değişiklik üzerine Türk basınının malum bazı kesimlerinde büyük bir panik yaşanmış ve sonrasında bu kesimler konuyu gerek köşe yazılarında gerekse televizyon programlarında dile getirerek bunun bir sansür uygulaması olduğu iddiasıyla yaşadıkları ideolojik kaygıları açıkça sergilemişlerdir. Dergilerde kapak, gazetelerde de manşet değişimlerinin son ana kadar birçok kez yaşanabildiğini çok iyi bilen bu çevreler, toplum içerisinde yanlış bir kanaat oluşturabilmek için koro halinde “Evrime inanmayan çağdaş değildir” yalanına dayalı bir kampanya başlatmışlardır.
Bu dayatma kampanyası neticesinde TÜBİTAK Bilim Kurulu üyeleri “ileriki sayılarda özel bir Darwin sayısı yapılacaktır” şeklinde açıklama yapmak zorunda kalmışlardır. Nitekim Haziran ayında Bilim ve Teknik dergisi Darwin ve evrim teorisini kapak konusu yapmış, böylelikle Darwinistlerin kendi ideolojilerini dayatma yoluyla nasıl yaşatmaya çalıştıkları bir kez daha açıkça görülmüştür.
Sayın Adnan Oktar uzun yıllardır gerek kitaplarında gerekse röportajlarında dünyanın Darwinist-materyalist bir fikir diktatörlüğünün hakimiyeti altında olduğunu önemle vurgulamaktadır. Dünya ülkelerinin %95’inin resmi himayesi altında bulunan Darwinizm, ülkemizde de az sayıdaki materyalist-Darwinistler tarafından bir dayatma şeklinde milletimize sunulmaktadır. Halkımızın %95’inin Darwinizm’e inanmadığı ve karşı olduğu bilindiği halde, Türk Milletinin bütününden toplanan vergilerden elde edilen parayla faaliyet gösteren TÜBİTAK’a bağlı Bilim ve Teknik dergisi kanalıyla evrim teorisinin sanki doğru ve gerçekmiş gibi anlatılması, bu durumun en önemli ve güncel örneklerinden biridir.
Emperyalistler, Faşistler, Komünistler, Kapitalistler, Masonlar Panik Halde Darwinizm’i Kurtarma, Darwin’in Ölüsünü Diriltme Telaşına Girdiler
Bilim ve Teknik dergisi, Haziran sayısının kapağında “Bugünün sorunlarını anlamak için 150 yıllık kılavuz: Evrim Teorisi” başlığını kullanmıştır. Darwinizm’in 150 yıldır insanlığa yaşattığı acılar düşünüldüğünde bu başlığın ifade etmesi gereken gerçekler de ortaya çıkmaktadır. Darwinizm, tüm dünyaya komünizmi, faşizmi ve savaşları, ülkemize ise terör belasını getirmiştir. 150 yıl boyunca gelişen her türlü sorunun kılavuzu Darwinizm olmuştur.
Ancak bugün gelinen noktada, 30 yıldır dünya çapında devam eden etkili fikri mücadele sonucunda Darwinizm artık ölmüştür ve hiçbir girişimin bu ölüyü diriltmesi mümkün değildir. Darwinist çevrelerde “Darwinizm’in ölmüş olduğunu” fark etmiş olmanın zavallı paniği net bir şekilde gözlemlenebilmektedir. Bu tip yayınlar ve haberlerin hazırlanması da bu paniğin bir göstergesidir.
Devamını okuyun...>>
Etiketler:
akıl,
ateist,
ateizm,
bilim,
bilinç,
Darwin,
Darwinizm,
darwinizmin getirdiği belalar,
din,
evrim,
evrim teorisi,
güzel ahlak,
inanç,
İslam,
Kuran ahlakı,
terör,
tesadüf
7 Eylül 2009 Pazartesi
Terörün İdeolojisi ile Fikri Mücadele
Terörizmle yapılacak mücadelenin kesin sonuca ulaşabilmesi için terörizmin kaynağının doğru tespit edilebilmesi ve yöntemlerin de buna göre belirlenmesi gerekir. Bu nedenle terörizmle yapılacak mücadele çok kapsamlı, her aşaması dikkatle düşünülmüş ve bütün bataklığı tamamen yok etmeye yönelik olmalıdır.
Terörist faaliyetlerin önlenmesi ya da suçluların bulunması terör ile mücadelede yeterli bir yöntem değildir. Önemli olan, terörizmin çıkış noktasının ortadan kaldırılmasıdır.
Terörün çıkış noktası, şiddeti, çatışmayı ve anarşiyi tek yol olarak sunan ideoloji ve akımlardır. Bir terörist, masum insanları öldürürken, kamu huzurunu ve düzenini bozarken, -kendisine empoze edilen fikirlerin ve görüşlerin etkisi altında olduğundan- kendince sözde makul bir mücadele verdiğini düşünür.
Bir terörist ancak, kendisini şiddete iten ideolojilerin yanlışlığını ve mantıksızlığını anladığı ve bu ideolojilerden yola çıkarak bir yere varamayacağını kavradığı zaman, terörden vazgeçer. Aksi takdirde terörizme karşı alınan tedbirler hep kısa süreli olacak, bir süre sonra terör, başka yerlerde, başka koşullarda, bambaşka bir yüzle insanlığın karşısına yine çıkacaktır.
İşte bu nedenle terörizmin sona ermesi ancak terörün fikri alt yapısının tamamen ortadan kaldırılması ile mümkündür.
Terörün fikri dayanağını Darwinizm ve Darwinizm’den kaynaklanan materyalist akımlar oluşturmaktadır. Darwinizm’in insanlara verdiği, ‘yaşam bir mücadele alanıdır', ‘yalnızca güçlü olanlar ayakta kalabilirler ve zayıf olanlar elenmeye mahkumdur', ‘insan ve tüm kainat kör tesadüflerin eseridir, dolayısıyla hiç kimse yaptıklarından ötürü kimseye karşı sorumlu değildir' gibi batıl telkinler, insanları adeta hayvanca bir yaşama sürüklemektedir. Bu durumun doğal bir neticesi olarak da acımasızlık, saldırganlık ve şiddet olağan karşılanır hale gelmektedir.
Teröre başvuran, hedefine ancak şiddet yolu ile ulaşabileceğini savunan kişi, hangi dine, hangi ırka, hangi gruba mensup olursa olsun aslında materyalist düşüncenin ve Darwinizm’in etkisi altında kalarak bu eylemi gerçekleştirmektedir. Buna zaman zaman din adına ortaya çıktıkları iddiasında bulunan terörist gruplar da dahildir. Çünkü gerçek din ahlakını yaşayan kimsenin şiddeti çözüm yolu olarak benimsemesi, insanları öldürerek amacına ulaşmaya çalışması kesinlikle mümkün değildir. Dolayısıyla bu tarz kişiler din ahlakının tam tersi bir yaşam sürmektedirler ve eylemlerini materyalist ideolojilerin etkisi altında gerçekleştirmektedirler.
İslam ahlakı, -kime karşı yapılırsa yapılsın- terörün her türlüsünü şiddetle lanetlemektedir ve insanları barışa, hoşgörüye ve uzlaşmacı olmaya davet etmektedir. İslam ahlakına sahip olan bir kişi terörün her türlüsüyle fikri olarak mücadele eder. Din ahlakının ve onun insanlığa sunduğu güzel ahlakın her insan tarafından yaşanması için çalışır.
Devamını okuyun...>>
Terörist faaliyetlerin önlenmesi ya da suçluların bulunması terör ile mücadelede yeterli bir yöntem değildir. Önemli olan, terörizmin çıkış noktasının ortadan kaldırılmasıdır.
Terörün çıkış noktası, şiddeti, çatışmayı ve anarşiyi tek yol olarak sunan ideoloji ve akımlardır. Bir terörist, masum insanları öldürürken, kamu huzurunu ve düzenini bozarken, -kendisine empoze edilen fikirlerin ve görüşlerin etkisi altında olduğundan- kendince sözde makul bir mücadele verdiğini düşünür.
Bir terörist ancak, kendisini şiddete iten ideolojilerin yanlışlığını ve mantıksızlığını anladığı ve bu ideolojilerden yola çıkarak bir yere varamayacağını kavradığı zaman, terörden vazgeçer. Aksi takdirde terörizme karşı alınan tedbirler hep kısa süreli olacak, bir süre sonra terör, başka yerlerde, başka koşullarda, bambaşka bir yüzle insanlığın karşısına yine çıkacaktır.
İşte bu nedenle terörizmin sona ermesi ancak terörün fikri alt yapısının tamamen ortadan kaldırılması ile mümkündür.
Terörün fikri dayanağını Darwinizm ve Darwinizm’den kaynaklanan materyalist akımlar oluşturmaktadır. Darwinizm’in insanlara verdiği, ‘yaşam bir mücadele alanıdır', ‘yalnızca güçlü olanlar ayakta kalabilirler ve zayıf olanlar elenmeye mahkumdur', ‘insan ve tüm kainat kör tesadüflerin eseridir, dolayısıyla hiç kimse yaptıklarından ötürü kimseye karşı sorumlu değildir' gibi batıl telkinler, insanları adeta hayvanca bir yaşama sürüklemektedir. Bu durumun doğal bir neticesi olarak da acımasızlık, saldırganlık ve şiddet olağan karşılanır hale gelmektedir.
Teröre başvuran, hedefine ancak şiddet yolu ile ulaşabileceğini savunan kişi, hangi dine, hangi ırka, hangi gruba mensup olursa olsun aslında materyalist düşüncenin ve Darwinizm’in etkisi altında kalarak bu eylemi gerçekleştirmektedir. Buna zaman zaman din adına ortaya çıktıkları iddiasında bulunan terörist gruplar da dahildir. Çünkü gerçek din ahlakını yaşayan kimsenin şiddeti çözüm yolu olarak benimsemesi, insanları öldürerek amacına ulaşmaya çalışması kesinlikle mümkün değildir. Dolayısıyla bu tarz kişiler din ahlakının tam tersi bir yaşam sürmektedirler ve eylemlerini materyalist ideolojilerin etkisi altında gerçekleştirmektedirler.
İslam ahlakı, -kime karşı yapılırsa yapılsın- terörün her türlüsünü şiddetle lanetlemektedir ve insanları barışa, hoşgörüye ve uzlaşmacı olmaya davet etmektedir. İslam ahlakına sahip olan bir kişi terörün her türlüsüyle fikri olarak mücadele eder. Din ahlakının ve onun insanlığa sunduğu güzel ahlakın her insan tarafından yaşanması için çalışır.
Devamını okuyun...>>
Darwinizmle Fikri Mücadele İçin Birlik Olmak
Darwinizmle ilmi bir mücadelenin etkili olabilmesi için Müslümanların birlik ve beraberlik ruhu içinde hareket etmeleri büyük önem taşımaktadır. Allah Kuran'da Müslümanların inkar ahlakına karşı verecekleri fikri mücadelede birlik olmaları gerektiğini bildirmiştir. Bir ayette, Müslümanların birlik içinde hareket etmemeleri durumunda yeryüzünde bozgunculuk çıkacağı şu şekilde haber verilmiştir:
İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)
Dinsizlik dünyanın pek çok bölgesinde yaygınken, terör ve anarşi tüm insanları tehdit ederken, pek çok mazlum ve masum insan, zulüm ve baskı altında ezilirken samimi olarak iman edenlerin yapması gereken tüm imkanları sonuna kadar kullanıp dinsizlikle fikren mücadele etmektir. Müslümanların aralarındaki düşünce farklılıklarını öne sürerek birlik sağlayamamaları, yapılması gereken bu büyük ilmi mücadelede güçlerinin azalmasına neden olacaktır. İçinde bulunulan koşullar görüş ayrılıklarını bir kenara bırakıp, din ahlakının yayılması için ittifak etmeyi zaruri kılmaktadır.
Darwinizme karşı yürütülen ilmi mücadelede her Müslüman sorumluluk üstlenmelidir. Tüm Müslüman sivil toplum kuruluşları, organizasyonlar, vakıflar ve dernekler ortak bir şuurla hareket etmeli, "Bu bizim organizasyonumuzun çalışması değil" ya da "Bu bizim vakfımızın eseri değil" diye düşünmeden, Darwinizmle mücadeleye katkıda bulunmalıdır. Mensup olduğu vakfın, derneğin, organizasyonun çalışmaları dışındaki tüm çalışmaları göz ardı etmek, "Bizim camiamızdan değil, o nedenle fikrine de önem vermeyiz" mantığında olmak, Müslümanlara hiç yakışmayacak bir yaklaşım olur. Bu koşullar altında çeşitli bahaneler öne sürerek Darwinizmle fikren mücadele etmekten kaçınmak, birlik ve beraberlik ruhuyla hareket etmemek hem dünyada hem de ahirette sorumluluğu olan bir davranış olabilir. Samimi Müslümanların bu hataya düşmekten sakınması son derece önemlidir.
Müslümanların, Allah rızası için tüm imkanlarını seferber ederek dinsizliğe karşı yapacakları fikri mücadele, Allah'ın izniyle, tüm insanlık için en güzel şekilde neticelenecektir. Birlik ve beraberlik içinde, samimiyetle yürütülecek çalışmalar, Rabbimiz'in Kuran-ı Kerim'de vaad ettiği gibi "Hakkın üstün gelip, batılın yok olmasına" vesile olacaktır. Yüce Allah'ın bu vaadi tüm iman edenler için büyük bir şevk ve heyecan kaynağıdır:
Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18)
Devamını okuyun...>>
İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)
Dinsizlik dünyanın pek çok bölgesinde yaygınken, terör ve anarşi tüm insanları tehdit ederken, pek çok mazlum ve masum insan, zulüm ve baskı altında ezilirken samimi olarak iman edenlerin yapması gereken tüm imkanları sonuna kadar kullanıp dinsizlikle fikren mücadele etmektir. Müslümanların aralarındaki düşünce farklılıklarını öne sürerek birlik sağlayamamaları, yapılması gereken bu büyük ilmi mücadelede güçlerinin azalmasına neden olacaktır. İçinde bulunulan koşullar görüş ayrılıklarını bir kenara bırakıp, din ahlakının yayılması için ittifak etmeyi zaruri kılmaktadır.
Darwinizme karşı yürütülen ilmi mücadelede her Müslüman sorumluluk üstlenmelidir. Tüm Müslüman sivil toplum kuruluşları, organizasyonlar, vakıflar ve dernekler ortak bir şuurla hareket etmeli, "Bu bizim organizasyonumuzun çalışması değil" ya da "Bu bizim vakfımızın eseri değil" diye düşünmeden, Darwinizmle mücadeleye katkıda bulunmalıdır. Mensup olduğu vakfın, derneğin, organizasyonun çalışmaları dışındaki tüm çalışmaları göz ardı etmek, "Bizim camiamızdan değil, o nedenle fikrine de önem vermeyiz" mantığında olmak, Müslümanlara hiç yakışmayacak bir yaklaşım olur. Bu koşullar altında çeşitli bahaneler öne sürerek Darwinizmle fikren mücadele etmekten kaçınmak, birlik ve beraberlik ruhuyla hareket etmemek hem dünyada hem de ahirette sorumluluğu olan bir davranış olabilir. Samimi Müslümanların bu hataya düşmekten sakınması son derece önemlidir.
Müslümanların, Allah rızası için tüm imkanlarını seferber ederek dinsizliğe karşı yapacakları fikri mücadele, Allah'ın izniyle, tüm insanlık için en güzel şekilde neticelenecektir. Birlik ve beraberlik içinde, samimiyetle yürütülecek çalışmalar, Rabbimiz'in Kuran-ı Kerim'de vaad ettiği gibi "Hakkın üstün gelip, batılın yok olmasına" vesile olacaktır. Yüce Allah'ın bu vaadi tüm iman edenler için büyük bir şevk ve heyecan kaynağıdır:
Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18)
Devamını okuyun...>>
Etiketler:
akıl,
ateist,
ateizm,
bilim,
bilinç,
Darwin,
Darwinizm,
darwinizmin getirdiği belalar,
din,
evrim,
evrim teorisi,
güzel ahlak,
inanç,
İslam,
Kuran ahlakı,
terör,
tesadüf
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)